Don McCullın
‘Fotograf benim için sadece görmek değil, hissetmektir. Eğer baktığınız şeyden duygulanmıyorsanız, sizin fotograflarınız başkalarını etkilemez.’ – Don McCullin
Fotograf sanatçısı Sir Donald McCullin’in Journeys Across Roman Asia Minor kitabı tarihin eşliğinde güzeli takip eden bir göz. Türkiye’de toplam 8.000 km yol katetmiş olan sanatçı Homer’in de içinden geçtiği bu mabette, bir Roma imparatorunun kırık büstünten, bir tanrıçanın dolgun hatlı torsosuna kadar, bir sihirbaz gibi olağanüstü detayları seçebiliyor.
Çoğumuz Covid salgınıyla evlerimize kapanmışken, Don dağları, vadileri dolaştı ve Roma İmparatorluğu’nun en muhteşem harabelerini yeniden keşfetti. Gün ışığının vurduğu antika taşlar veya geçmişi çağrıştıran bulut kümeleri gibi şiirsel manzaralarla aslında zafer, iktidar ve gücü simgeleyen bir eser yarattı.
Journeys Across Roman Asia Minor bize bir harikalar alemini gösteriyor. Bir zamanlar Aristo, Büyük İskender, Jül Sezar, Aziz Pavlus ve İmparator Hadrian’ın yürüdüğü kaldırım taşlarını görüyoruz. Onun gözünden dağların eteklerinden dökülen antik tiyatroları, bugün halâ kullanılmakta olan 2.000 yıllık köprüleri veya tanrı heykellerinin bekçiliğindeki halâ akan çeşmeleri görüyoruz.
DON McCULLIN’in HAYATI
Dünyaca ünlü fotograf sanatçısı Don McCullin, “Fotograf bana bir hayat verdi” demişti.
Kamboçya’da çok kötü yaralandı, Uganda’da tutuklandı, Viyetnam’dan sınır dışı edildi, Lübnan’da başına ödül kondu. Bomba ve kurşunlar altındaki bu cehennemlere dalmak sadece sansasyonel bir fotograf karesi yakalamak için değil, kaçışan,yaralı ve ölen insanlara yardım etmek içindi. Merhamet onun işinin hep kalbi oldu. “Yapabileceğim tek şey bu acıklı hikayeleri empati ve açıklıkla ve tabi yüksek sesle belgelemekti.”
1935’de doğan Don, Kuzey Londra’nın arka mahallelerinde geçen, yetim, eğitimden uzak, zorluklarla dolu bir çocukluğun ardından çaresiz orduya yazıldı. Mısır, Kenya ve Kıbrıs’ta görev yaptı. Döndüğünde elinde bir Rolleicord çift mercek reflex fotograf makinası vardı. 1959 yılında bir gün, aralarında eski mahalle arkadaşlarının bulunduğu Guv’nor isimli ganster çetesinin poz verdiği bir fotografını İngiliz gazetesi The Observer’e gösterince, ilk işini aldı ve profesyonel fotograf dünyasına adımını attı, 23 yaşındaydı.
Önce Observer, daha sonra Sunday Times’da gelecek 20 sene sürecek olan savaş muhabirliği faaliyeti 1964’de ilk Kıbrıs’ta başladı ve bu macera ona ‘Dünya Basın Fotograf’ ödülünü kazandırdı.
Pek şansa yer bırakmayan zamanlama, ışık ve kompozisyon dehası ve herşeyden önce cesaret, ona bu hak ettiği ünü kazandırdı ve kendisinin de dediği gibi ona bir hayat verdi.