New York'taki Bignou Galerisi'nde düzenlenen sergide (25 Kasım 1947-3 Ocak 1948) yer alan bu çalışma, Dalí'nin 1945'te Hiroşima'ya atom bombası atılmasıyla girdiği "nükleer mistisizm" dönemine ait örneklerden biridir. Dalí, atomun parçalanmasını temsil edebilecek ikonografik bir karşılık bulmak istiyordu; yalnızca nesneleri değil figürleri de ayrıştırarak nükleer bölünmeyi yeniden canladırabilmenin peşindeydi. Ayrışmış olarak betimlenen figürler sanatçının çalışmalarında genellikle, maddenin bölünebilirliği ve yerçekimine karşı koyabileceği kanıtlanmak istenircesine, boşlukta asılı ya da parçalanmış halde görülür. Söz konusu yapıtlar böylelikle bilimsel bilginin özümsenişini sergiler; daha sonraları ise mistisizmin özümsenişi sergilenecektir. Serviler, sonsuzluğa uzanan manzaralar, neoklasik mimari, mürekkep hokkaları, (kimileri De Chirico ile İtalyan metafizik resmine göndermeler yapan) yalnız figürler gibi, Dalí''ye özgü ikonografiyi aynen muhafaza etmiş olsa da, bu resim Dalí''nin çalışmalarında yeni bir gelişimin temsilcisidir. Resmin merkezine başında defneden tacıyla Roma İmparatoru Neron yerleşmiştir. Neron, Dalí''nin özellikle ilgilendiği bir figürdü; ona göre bu isim, belirsizliği ve insan kaderini talihin ellerine bırakmayı temsil ediyordu. Sanatçının Cadaqués'de, Port Lligat köyündeki evinde de Neron'un bir büstü yer alıyordu.