Georg Baselitz: Hayatı ve Sanatı
Georg Baselitz, Galerie Rudolf Springer'deki sergisinin posteri ile, Berlin, 1966. Fotoğraf: © Elke Baselitz 2024.
1938 Georg Baselitz, 23 Ocak 1938’de Saksonya’daki Deutschbaselitz köyünde Hans-Georg Bruno Kern olarak dünyaya gelir. Johannes ve Lieselotte Kern’in dört çocuğunun ikincisidir. Babası köyün öğretmenidir ve aile okul binasında yaşar.
1939 İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ardından babası orduya alınır ve ailesini nadiren görür.
1945 Savaşın sonu yaklaşırken yaşadıkları bölge ilerleyen Sovyet ordusunun tehdidi altındadır. Lieselotte Kern ve üç çocuğu kısa süreliğine Dresden yakınlarına sığınır, geri döndüklerinde ise artık işgal altında olan bir Doğu Almanya’ya yerleşirler. Johannes Kern, savaştan döndükten sonra gözaltına alınır ve öğretmenlik yapması yasaklanır. Bu nedenle evin geçimini eşi üstlenir.
1946 Hans-Georg, yaban hayat fotoğrafçısı Helmut Drechsler'e rehberlik yapmaya başlar ki bu, gelecekteki sanat pratiği için önemli bir deneyim olur. Kendisini okul kütüphanesindeki kitap ve baskılara kaptırır, kırsal bölgeyi özgürce keşfeder.
1948 civarı Sanatla erken ve önemli bir karşılaşma yaşar: “Bir gün, yaklaşık on yaşında olmalıyım, yaşlı, tostoparlak ve kel kafalı bir adamın, iki meşe ağacının önüne küçük bir açık hava şövalesi kurup, ince bir fırçayla küçük bir ahşap panel üzerine ağaçları Yeni Nesnellik tarzında resmetmeye başladığını gördüm. Bu benim için inanılmaz, akıldışı bir eylemdi. Ressam ile dramatik motif arasındaki uyumsuzluktan o kadar etkilendim ki aynı şeyi yapmaya karar verdim. Bu hayli zahmetli çabam başarısızlıkla sonuçlandı. Ama o ilk izlenimi asla unutmadım.”
1950 Aile, Kamenz şehrine taşınır; Hans-Georg burada ortaokula ve ardından Lessing-Gymnasium’a [Lise] devam edecektir.
1953 civarı Daha büyük bir ciddiyetle resim yapmaya başlar; portreler, doğa etütleri, manzaralar ve dini temalar üzerinde çalışır. Dresden’de sanatla ilgilenen bir din adamı olan amcası Wilhelm onu cesaretlendirir, sanat müzelerine götürür ve 19. yüzyılda yaşamış yerel bir ressam olan Ferdinand von Rayski’nin eserleriyle tanıştırır.
1955 Hans-Georg çizim ve resim için akşam kurslarına kaydolur ve Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvurur, ancak kabul edilmez.
1956 Tharandt’taki ormancılık okulu tarafından kabul edilmesine rağmen, Doğu Berlin’in Weißensee semtindeki Güzel ve Uygulamalı Sanatlar Akademisi’ne de başvurur. Kabul edilir ve Sosyalist Gerçekçi ressam Walter Womacka ile daha formalist olan Herbert Behrens-Hangeler’in yanında resim eğitimi görür. Daha sonra A. R. Penck olarak tanınacak Dresdenli Ralf Winkler ile arkadaş olur. İkisi de modern sanata dair sosyalist bakış açılarının oluşumunda Pablo Picasso’dan ilham alırlar.
1957 Akranları topluca bir tarım kombinasında çalışırken, Hans-Georg tatilini arkadaşı Peter Graf ile Kübist tarzda tablolar yapmakla geçirir. Bu, “sosyopolitik olgunlaşmamışlık” gerekçesiyle Weißensee’den uzaklaştırılmasına yol açar. Geri alınmak için bir yıl boyunca kömür madenlerinde kolektif çalışma yükümlülüğünü yerine getirmektense, Batı Berlin’in Charlottenburg semtindeki Sanat Akademisi’ne başvurur ve kabul edilir. Orada, İnformel üslupta çalışan ressam Hann Trier’in sınıfına girer. Batı’da ön planda olan soyut sanat tarzına adapte olmaya çalışır. Kendisiyle benzer bir geçmişe sahip Eugen Schönebeck’in yanı sıra Peter Klasen ve Benjamin Katz ile arkadaş olur.
1958 Hans-Georg, Berlin Duvarı’nın inşasından üç yıl önce kalıcı olarak Batı Berlin’e taşınır ve Batı Almanya vatandaşlığı alır. Ku’damm yakınlarında yaşar, bira fıçıları dağıtmak ve bir plastik imalatçısında çalışmak gibi çeşitli işlerle hayatını kazanır. Yaşamını, aslen Dresdenli olan ve grafik tasarım okuyan Elke Kretzschmar ile paylaşır ve zaman zaman birlikte barlara süslemeler yaparlar. Akademide, Willem de Kooning, Barnett Newman ve Philip Guston’un eserlerinin bir Jackson Pollock retrospektifi ile yan yana görülebildiği çığır açıcı Die neue amerikanische Malerei [Yeni Amerikan Resmi] sergisiyle karşılaşırlar. İleride, Jackson Pollock’un resimlerini ilk kez görmenin kendisinde yarattığı etki üzerine konuşurken, eserlerin büyük boyutlarının ve geldikleri sandıkların eşi benzeri görülmemiş ölçeğinin yarattığı şoku anlatacaktır. Sergideki önemli varlığına ve eserlerine duyulan hayranlığa rağmen Pollock’un akademide, özellikle daha genç öğrenciler arasında çok az etkisi olduğunu belirtir. Bunun yerine, Willem de Kooning’in özellikle abartılı yüz hatlarına sahip çarpıcı kadın tasvirleri, Avrupalı kökenleri ve daha anlaşılır tarzları nedeniyle daha büyük bir etkiye sahip olmuştur.
1959 Hans-Georg ve Elke, başka öğrencilerle birlikte 1945 sonrası uluslararası soyutlamaya ve onun erken Modernist öncülerine odaklanan II. documenta’yı görmek üzere Kassel’e seyahat ederler.
1960 Çift, otostop çekerek Amsterdam’a gider ve Stedelijk Müzesi’ni ziyaret eder. Burada Chaïm Soutine’in 1925 tarihli Carcass of Beef [Sığır Karkası] eserini ilk defa görürler. Hans-Georg soyut resmi bırakır ve Ferdinand von Rayski’nin otoportrelerinden ilham alan, yüz hatlarını fırça darbelerinin arkasına gizlediği bir dizi kafa resmi yapmaya başlar. Sanatçı arkadaşı Winfried Dierske’yi betimlediği ilk gerçek portre resmi Win. D., bu seride yer alır.
1961 Hans-Georg ve Elke Paris’e gider, orada Moreau Müzesi’ni ziyaret ederek Jean Fautrier, Francis Picabia ve Henri Michaux’nun eserleriyle karşılaşırlar. Hans-Georg’un karanlık ve soyutlanmış kafalardan oluşan serisi, kısmen Fautrier’nin çalışmalarını hatırlatır. Berlin’e döndüğünde, doğduğu yere atıfta bulunan Georg Baselitz adını alır ve Eugen Schönebeck ile Schaperstraße 22’deki harap bir binada bir sergi açar. İkili, bu sergi için ilk “Pandämonisches Manifest”i [“Pandemonik Manifesto”] yazarak çağdaş sanat üzerine alışılmadık ve müdanasız düşüncelerini dile getirir. Metin, sanatçının bu sıralarda resmetmekte olduğu kafa ve kesilmiş ayakların ötesinde, gelecekteki çalışmalarının habercisi olarak bedeni resmetmeye duyduğu derin ilgiyi detaylandırır.
1962 Schönebeck ile birlikte ikinci “Pandemonik Manifesto”yu yayımlarlar. Baselitz’in gri ve toprak tonlarında, anamorfik figürler, vücut parçaları ve çürüyen etler içeren resimleri, daha karanlık bir ruh halini yansıtmaya başlar. Elke ile evlenir, oğulları Daniel doğar ve Charlottenburg’a yerleşirler. Baselitz, Hann Trier’in kıdemli öğrencisi olur ve sanat galerisi sahibi Michael Werner ile bir dostluk kurar.
1963 Sanat Akademisi’nden mezun olur. Ekim ayında Berlin’de yeni açılan Galerie Werner & Katz’da ilk kişisel sergisini açar. Büyük tartışmalara yol açan sergi, Berlin magazin basını tarafından pornografik olarak nitelendirilir. Polis müdahalesiyle sergi kapatılır, yeniden açılır, ancak tekrar kapatılır. Sergideki Die große Nacht im Eimer [Harcanmış Büyük Gece] ve Der nackte Mann [Çıplak Adam] adlı iki esere, müstehcenlik iddiasıyla Savcılık Dairesi tarafından el konulur. 1965’te müstehcenlik davasının sona ermesiyle resimler iade edilir, fakat hem galericiler hem de sanatçı para cezasına çarptırılır. Bu skandal büyük kalabalıkların ilgisini çekse de sergiden hiçbir satış yapılmaz ve Baselitz ile genç ailesi mali sıkıntılarla karşı karşıya kalır. Sanatsal sürecini anlatıp hayal kırıklığını ifade ettiği, “Lieber Herr W.!” [“Sevgili Bay W.!”] başlıklı manifesto benzeri bir mektup yayımlar. Théodore Géricault’nun çalışmalarını anımsatan, psikolojik olarak yüklü bir tonla kesik vücut parçalarını tasvir ettiği P.D. Füße [P. D. Ayaklar] serisini tamamlar.
1964 Schloss Wolfsburg’daki baskı atölyesine davet edilen Baselitz, ilkbaharda ilk baskı eserlerini yapar. Berlin’de Michael Werner’in galerisinde düzenlenen 1. Orthodoxer Salon’da [1. Ortodoks Salon], aydınlatılmış, temiz tıraşlı, uzun kafaları, yere yakın bir perspektiften gösteren anıtsal tablosu Oberon’u sergiler. Yeni eserlerinde pembe ve sarı tonlarını kullanan sanatçı, anamorfik formları koyun, ördek, ağaç gövdesi ya da haç gibi motiflerle bir araya getirerek pastoral manzaralardan kesitler sunar.
1965 Altı aylık bir bursla Floransa’daki Villa Romana’ya gider. Burada, kendini Rönesans sanatına kaptırır ve Maniyerist baskılar toplar. Eserlerinde merkezi figürlere odaklanmaya başlar ve bunlar Helden [Kahramanlar] veya Neue Typen [Yeni Türler] olarak bilinen seriye evrilir. Genellikle yıpranmış üniformalar ve belirsiz nişanlar taşıyan, partizan benzeri karakterleri, bir savaş alanını andıran manzaralarda tasvir eder.
1966 Berlin’deki Galerie Rudolf Springer’deki sergisi için Baselitz, “Warum das Bild‚ ‘Die großen Freunde’ ein gutes Bild ist! ” [“‘Büyük Dostlar’ Resmi Neden İyi Bir Resimdir!”] başlıklı manifestosunu yayımlar. Bu metinde, Helden serisinin bu merkezi eserini detaylandırır, karmaşıklığını ve belirsizliğini vurgulayarak “iyi bir resim” için geleneksel olarak kabul gören kriterleri ve içeriği reddeder. Yazıyı şöyle bitirir: “Resim, tüm şüphelerden yoksundur. Ressam, tüm sorumluluğuyla bir toplumsal geçit töreni düzenlemiştir.” İkinci oğlu Anton doğar ve aile, Rheinland-Pfalz’daki Worms yakınlarındaki kırsal Osthofen’e taşınır. Helden’in resim alanını parçalamaya, genellikle üç yatay katmana ayırmaya başlar. Bunun yanı sıra ilk gravürlerini yapar.
1967–1968 Frakturbilder [Kırılma Resimleri] adını verdiği bu eserleri, resim alanını giderek daha fazla açarak geliştirir. Böylece köpekleri, ahşap işçilerini veya inekleri yanlamasına hatta kısmen ters olarak, bazı figürleri de parçalara ayrılmış şekilde tasvir eder. Resim satışları hâlâ yavaş olduğu için Elke Worms’ta ilerleyen yıllarda aileyi maddi olarak destekleyecek bir moda butiği açar.
1969 Son Frakturbilder resimlerinden biri olan Der Mann am Baum’da [Ağaçtaki Adam] Baselitz, baş aşağı duran bir adam ile düz duran bir ağaç tasvir eder. Ardından, tam anlamıyla ilk baş aşağı resmi olan Der Wald auf dem Kopf’u [Başının Üstündeki Orman] yapar. Fotoğraflardan yola çıkarak yaptığı, tüm motiflerin baş aşağı resmedildiği, önceki çalışmalarına kıyasla daha hafif ve sade bir üslupla gerçekleştirdiği arkadaş ve tanıdık portreleriyle devam eder. Yeni stratejisini daha sonra şöyle açıklar: “Sürekli yeni motifler icat etmeyi bırakmak ama yine de resim yapmaya devam etmek istiyorsanız, motifi baş aşağı çevirmek en bariz seçenektir. Gökyüzünün yukarıda ve yerin aşağıda olduğu bir hiyerarşi, her hâlükârda sadece alıştığımız ama kesinlikle inanmak zorunda olmadığımız bir anlaşmadır. Nihayetinde, benim ilgilendiğim tek şey resim yapmaya devam edebilmek.”
1972 Baş aşağı duran ağaç korularını, uçan kartalları, kendisinin ve eşinin çıplak portrelerini konu aldığı çeşitli serilerde, parmaklarıyla resim yapmaya başlar. Bu tekniğin ürettiği pürüzsüz doku ilgisini çeker ve boyayı tuvalin gözeneklerine parmaklarıyla yedirerek görünür dokusu olmayan bir yüzey elde eder. 1962-1972 arasına tarihli eserleri Hamburg’daki Kunstverein’da sergilenir ve Baselitz, Kassel’deki documenta 5’e katılır. Baden’deki Freudenstadt yakınlarındaki Musbach’ta eski bir fabrika binasını yeni atölyesi olarak kiralar.
1975 Baselitz, Aşağı Saksonya’daki Hildesheim yakınlarında, geçmişi 12. yüzyıla kadar uzanan, terk edilmiş Schloss Derneburg’u satın alır. Binayı hem yaşam alanları hem de atölyesi için yenilemeye başlar. Sonbaharda ilk defa New York’a gider ve Brezilya üzerinden geri dönerek São Paulo Bienali’ne katılır.
1976 İtalya’da, Floransa’da ikinci bir atölye kurar. Baş aşağı resimlerinde canlı renkler ve dışavurumcu motiflerden uzaklaşarak, ağır impasto tekniğiyle yaptığı, güçlü renklerin yalnızca tek tük çizgiler olarak bulunduğu, siyah-beyaz kontrastının hâkim olduğu resimlere geçer. Motifler hâlâ tanınabilir olsa da, eserler belirgin bir biçimde daha soyut hale gelir. Bern’deki Kunsthalle, Münih’teki Galerieverein ve Staatsgalerie moderner Kunst ve Köln’deki Kunsthalle’de retrospektif sergileri düzenlenir.
1977 Baselitz, büyük formatlı linolyum baskılar ve kontrplak üzerine diptik resimler yapmaya başlar. Karlsruhe’deki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde, 1983’e kadar sürecek profesörlük görevine başlar. A. R. Penck’in, sanatçıları ilk kez sergiye dahil edilen Doğu Almanya’nın siyasi baskısı sonucu çekilmek zorunda kalmasını protesto etmek için Baselitz, Gerhard Richter ve Markus Lüpertz ile birlikte documenta 6’dan eserlerini çeker. Daha önce bu konuya duyduğu hayranlığı takiben ve özellikle Kongo’daki Teke ve Songye halklarının ahşap figürlerine odaklanarak ciddi bir Afrika sanatı koleksiyonu edinmeye başlar.
1979 Her biri iki metre yüksekliğinde on sekiz panelden oluşan Straßenbild [Sokak Manzarası] adlı eser üzerinde çalışır, şekiller ve jestlerle bir diyaloğa girer. Dortmund Architekturtage’de “Vier Wände und Oberlicht, oder besser kein Bild an die Wand” [“Dört Duvar ve Çatı Penceresi, Daha Doğrusu Duvarda Hiç Resim Olmaması”] başlıklı bir konferans verir ve müzelerde temsili amaçlardan ziyade tamamen işlevsel sergi mimarisi olması gerektiğini savunur. Eserlerinde el becerisi, sanatsal zarafet ve konstrüksiyondan kaçınmayı amaçlayarak ahşap heykel denemeleri yapmaya başlar.
1980 Tamamladığı ilk heykeli, Modell für eine Skulptur [Bir Heykel İçin Model], Venedik Bienali’ndeki Alman Pavyonu’nda Anselm Kiefer’in eserleriyle birlikte sergilenir. Bacakları hâlâ ağacın gövdesinin içinde olan ve bedeni geriye yaslanmış halde oturan ıhlamur ağacı figür, kabaca yontulmuş ve kısmen boyanmıştır. Eser, Alman basınında sert tepkiler uyandırır; hatta bazı eleştirmenler figürün uzatılmış kolunu Nazi selamına benzetir.
1981 Eş zamanlı olarak iki seri üzerinde çalışır: Orangenesser [Portakal Yiyen] başlıklı, kırmızı ve sarı yuvarlak portakalları ısıran figürlerin yer aldığı eğlenceli kompozisyonlar ve Trinker [İçen], bardak veya şişelerden içen kafaları tasvir eden eserler. Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi’nde düzenlenen ve bir süredir revaçta olmayan resmin yeniden eleştirel beğeni kazandığını işaret eden A New Spirit in Painting [Resim Sanatında Yeni Bir Ruh] sergisine katılır. New York’taki ilk kişisel sergilerini Xavier Fourcade ve Brooke Alexander galerilerinde açar ve İtalya’daki atölyesini Floransa’dan Arezzo yakınlarındaki Castiglion Fiorentino’ya taşır.
1982 Baselitz, resimlerindeki metafizik anlamı, yüklü sembolik odağı ve hareketli enerjiyi öven eleştirmenlerin etkisiyle uluslararası alanda önemli bir sanatçı olarak kabul görür. New York Times’da kendisinden “[...] son on yılda Almanya’dan – ve genel olarak Avrupa’dan – çıkan en ilginç ressamlardan biri” olarak bahsedilir. Chicago, Londra ve New York’taki galerilerde sergiler açar ve Kassel’deki documenta 7 ile Berlin’deki Zeitgeist sergisine katılır. Ahşap heykellere ve Edvard Munch’un otoportrelerine referanslar içeren resimlere, figürlerin soyut desenlerle etkileşime girdiği kompozisyonlara odaklanır.
1983 Berlin Sanat Üniversitesi’nde profesörlük görevini kabul eder ve Alman Dışavurumcu geleneğine karşı duymaya başladığı takdiri işaret eden Nachtessen in Dresden [Dresden’de Akşam Yemeği] ve Der Brückechor [Brücke Korosu] başlıklı iki büyük kompozisyon tamamlar. Genellikle Piero della Francesca’dan esinlenen bir renk şemasıyla Hristiyan motifleri içeren bir seriye başlar.
1985 Baselitz, Amsterdam, Londra ve Paris’teki akademilerde ressamların çağdaş toplumdaki rolünü sorgulayan konuşmalar verir. Sanatçıların eserlerinde hâlâ açlık, özgürlük ve aşk gibi evrensel kavramları işleyip işlemedikleri üzerine düşünür ve bu temaların daha kişisel veya soyut ifadeler lehine terk edilmiş olabileceğini öne sürer.
1986 Pastorale – Die Nacht [Pastoral – Gece] ve Pastorale – Der Tag [Pastoral – Gündüz] adlı, farklı motiflerin kolaj benzeri birleşimiyle karakterize edilen ve daha önceki Fraktur resimleriyle aynı mekânsal özgürlüğü içeren resimlerini tamamlar. Goslar şehri tarafından Kaiserring ödülüne layık görülür.
1987 Jestleri basitleştirilmiş, kırılganlık ile karikatürize olma arasında gidip gelen, hayali portre ve kadın nülerinden oluşan bir seriye başlar. Figürler genellikle koyu renkli arka planlar ya da tuğla duvarları andıran ızgara benzeri yapılarla çerçevelenir. Baselitz, İtalya’daki stüdyosunu Ligurya Rivierası’ndaki İmperia’ya taşır. Fransa Kültür Bakanı tarafından Chevalier de l’Ordre des Arts et des Lettres unvanına layık görülür.
1988 Berlin Sanat Üniversitesi’ndeki profesörlük görevini, daha önce Doğu Almanya’daki akademilerde resmi görevlerde bulunmuş bir ressamın atanması nedeniyle sona erdirir. Heinz Peter Schwerfel ile yaptığı uzun bir söyleşide, son dönem eserlerinin üretim sürecini anlatır; bu süreç, bir plan doğrultusunda her gün, hatta her saat motifleri tamamen değiştirerek ya da eklemeler yaparak katmanlar halinde resim yapmayı kapsar.
1989 Sonraki yıl Almanya’nın yeniden birleşmesine zemin hazırlayacak olan Berlin Duvarı’nın yıkılması, Baselitz’i Alman tarihi üzerine düşünmeye sevk eder ve savaşın sonuna gönderme yapan yirmi parçalık ‘45 serisini yapar. Aynı zamanda Dresden’in bombalanmasını çağrıştıran Dresdner Frauen [Dresden’in Kadınları] adlı heykel grubu üzerinde çalışır: parlak sarıya boyanmış ahşap büstler, krater grupları gibi kaba yontulmuş yüzlere sahiptir. Ritmik kompozisyonlar içeren büyük tuvallerden oluşan Volkstanz [Halk Dansı] serisine başlar.
1990 Yeni tuvallerinin geniş kompozisyonları, kabaca çizilmiş figürlerin üzerine yerleştirilmiş, siyah veya beyaz zeminler içinde yüzen renk lekeleri içerir. Baselitz, şiir ve gravürlerden oluşan sanatçı kitabı, Malelade’yi yayımlar. Kunsthaus Zürich’te Harald Szeemann tarafından düzenlenen retrospektif sergisi açılır.
1991 Sonraki dört yıl boyunca üzerinde çalışacağı, sürekli evrilen kompozisyonlardan oluşan ve çoğunlukla resim zemininde yanlamasına duran figürlerin yer aldığı Bildübereins [Resim Üstüne Resim] serisiyle yerde resim yapmaya başlar.
1992 Münih’teki Kammerspiele’de verdiği “Purzelbäume sind auch Bewegung und noch dazu macht es Spaß” [“Taklalar da Harekettir, Hem de Eğlencelidir”] başlıklı konferansında bir Alman ressam olarak deneyimlerini ve sanatsal sürecini tartışır: “Almanya ve anavatan birer kavram – ve aynı zamanda bundan daha fazlası. Burası benim karar vererek gelmediğim bir yer; ben seçmedim. Mevcut koşullar iyi veya kötü olsun, uyum sağlayabilirim.” Amsterdam’daki Nederlandse Opera’da Harrison Birtwistle’ın Punch and Judy operasının sahne tasarımını yapar ve 2003’e kadar devam edeceği Berlin Sanat Üniversitesi’ndeki profesörlük görevine geri döner.
1995 Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk retrospektifi, New York’taki Solomon R. Guggenheim Müzesi’nde açılır.
1996 Bir önceki yıl başladığı, aile üyelerini betimlediği seriye odaklanır. 1950’lerin sonlarında Batı Almanya’ya giden Baselitz, ancak 1990’da Almanya’nın yeniden birleşmesiyle ebeveynleri ve kardeşlerine tam anlamıyla kavuşmuştur. Eski fotoğraflardan yararlanarak yaptığı bu eserlerde, canlı mor ve yeşil tonlarını içeren yeni bir renk paleti kullanır. Artık geçmişiyle olan ilişkisine, kamuoyuna açılan Doğu Almanya devlet güvenlik dosyalarını (“Stasi Akten”) okumak da dahildir ve bu dönemde maruz kaldığı sıkı gözetim üzerine düşünür.
1997 Aile portrelerinde kullandığı tarzı temel alarak, halk sanatından unsurlar içeren ve cam altı resimlerini anımsatan hafif kompozisyonlar yaratır.
1998 Bir önceki yıl başladığı seriyi Caspar David Friedrich’in baskılarından ilham alarak genişletir, baş aşağı bir çocuk ve uçurumun kenarındaki bir kadın gibi yeni figürler ekler. Eserlerde, yerde tuval üzerinde çalışırken üzerine boya kutularının yerleştirildiği ve etrafının boyandığı noktaları işaret eden, renk akışını kesintiye uğratan boş daireler, kompozisyonun birer parçası haline gelir. Bu seriden iki anıtsal tuvali Berlin’deki yenilenmiş Reichstag binasına yerleştirir. Sosyalist Gerçekçi tarzdaki tanınmış propaganda sanatı örneklerini yeniden işlediği Russenbilder [Rus Resimleri] serisine başlar.
1999 Baselitz, köpekleri neredeyse portre gibi tasvir ettiği bir serinin yanı sıra, Pointilizm [Noktacılık] tekniğini anımsatan bir damgalama tekniği kullandığı Russenbilder serisine devam eder. Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi’nin onursal üyesi olur.
2000 Tablolarının çoğunu artık beyaz zemin üzerine hafif, çizim benzeri renk hatlarıyla yapar. Eserlerindeki motifler Baselitz’in okul günlerinden kalma çizimleri yeniden canlandırırken, Giuseppe Arcimboldo’dan Kazimir Malevich ve Pablo Picasso’ya farklı sanatçıların kavram ve teorileriyle evrilir.
2001 Baselitz, yazdığı “Was es ist” [“Nedir”] başlıklı kısa metinde çocukluğunda Kamenz çevresinde yaptığı doğa ve sanat keşiflerine kadar geriye dönerek, eski motiflerini nasıl kullanmaya devam ettiğini anlatır.
2002 Paris’te Commandeur des Arts et des Lettres unvanına layık görülür. Elke ve kendisinin şortlu, atletli ve şapkalı portrelerini içeren bir dizi resim için tondo formatını benimser.
2003 Baselitz, aynı sanatçı figürünü şapka ve şortla tasvir eden, üç metreden yüksek Meine neue Mütze [Yeni Kasketim] adlı ahşap heykeli yapar. Bu heykele ertesi yıl, Elke’nin portresi olan Frau Ultramarin başlıklı eşi eklenir.
2004 Baselitz, “ZERO” [“SIFIR”] etiketli kasketi, bazılarını siyah beyaz negatifler olarak gerçekleştirdiği yeni otoportrelerine dahil eder. Daha sonra, siyah bir arka planda baş aşağı duran beyaz ağaçların tasvir edildiği, nadiren canlı renklerle dokunulmuş bir dizi manzara üzerinde çalışır. Resim dalında Japonya’nın yaşam boyu başarı ödülü olan Praemium Imperiale’yi alır.
2005 Die große Nacht im Eimer (Remix), Baselitz’in geçmiş eserlerini yeniden ele aldığı uzun Remix serisinin ilki olur. Bu eseri orjinalinden farklı, tamamen yeni bir resim olarak tanımlar ve serinin spontanelik ile iyi düşünülmüş bir planın birleşimi olmadan mümkün olmayacağını belirtir.
2006 Baselitz, Münih’teki Pinakothek der Moderne’de ve daha sonra Viyana’daki Albertina’da sergilenen ve büyük beğeni toplayan Remix tabloları üzerinde çalışmaya devam eder. Elke ile birlikte Schloss Derneburg’dan ayrılırlar; sanat koleksiyonlarını ve daha sonra da binayı, mekânlarını müzeye dönüştüren Amerikalı koleksiyoncu Andrew Hall’a satarlar.
2007 Çift, Bavyera’daki Ammersee’ye taşınarak göl kıyısında yeni inşa edilen bir ev ve atölyeye yerleşir. Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi, Baselitz’in bu zamana kadarki en büyük retrospektif sergisini düzenler. Sergi, çok sayıda Remix tablosuyla sonlanır.
2008 Baselitz, Lenin’i etek ve topuklu ayakkabılar içinde, şarkı söylemeyi seven Stalin’i ise bülbül taklidi yaparken tasvir ettiği Frau Lenin und die Nachtigall [Bayan Lenin ve Bülbül] serisi üzerinde çalışır. Guggenheim Bilbao Müzesi tarafından satın alınan serideki eserler, canlı ve durgun renk kompozisyonları arasında gidip gelir.
2009 Üç metre yüksekliğinde, şortlu ve şapkalı, maviye boyanmış oturan bir figür olan Volk Ding Zero – Folk Thing Zero [Halk Şeyi Sıfır] heykelini, önce ahşaptan oyma, sonra da bronz döküm olarak yapar.
2010 Resimlerindeki baş aşağı, oturan figürler, bir kenardan yayılan siyah boya tarafından şiddetle kesilir. Aynı yayılan kenar, Remix’lerinde de kompozisyonel bir araç olarak kullanılır.
2011 Kömürün mat siyah görünümünü taklit edebilmek için ahşap modellerden patine bronzla dökülmüş heykeller üzerinde çalışmaya başlar. Bu eserlerin ilki olan Sing Sang Zero’da kol kola girmiş, ayakta bir çift vardır. Musée d’Art moderne de la Ville de Paris, Baselitz Sculpteur [Heykeltıraş Baselitz] adlı büyük retrospektif sergisine ev sahipliği yapar.
2012 Baselitz negatif resimlerine geri döner; bu defa eserleri bilgisayarda renkleri tersine çevrilmiş fotoğraflardan yola çıkarak yapar.
2013 Patine bronz heykeli Louise Fuller’ın yanmış görünümü, vücudunun etrafındaki hulahopları andıran neşeli halkalarla çelişki içindedir. Baselitz, “neredeyse” siyah resimler ve Willem de Kooning’e ithaf ettiği Willem raucht nicht mehr [Elveda Bill] başlıklı bir seri üzerinde çalışır. Bu otoportrelerinde tarz olarak, henüz öğrenciyken de Kooning’in eserleriyle ilk karşılaşmasının anısından esinlenir. Aynı yıl, György Ligeti’nin Chemnitz Operası’nda sahnelenen Le Grand Macabre adlı eserinin sahne tasarımını üstlenir.
2014 Bronz heykeli Winterschlaf [Kış Uykusu], kömürleşmiş kütükleri andıran uzanmış bir formu tasvir eder. Picasso’nun 1970 ve 1973’te tartışmalı bir kararla Palais des Papes’ta sergilediği geç dönem eserlerine atıfta bulunan Avignon başlıklı resim serisi, siyah zemin üzerine baş aşağı duran çıplak otoportrelerden oluşur ve ertesi yıl Venedik Bienali’nde sergilenir.
2015 Baselitz koyu arka planlar üzerinde hayalet gibi parıldayan bedenler ve kafalar resmetmeye devam eder. Özellikle çiftlerin yer aldığı eserlerinde, yaşlanan bedenlere ve ölümlülüğe odaklanır.
2016 Georg Baselitz: Die Helden [Kahramanlar] Frankfurt am Main’daki Städel Müzesi’nde açılır. 1965–1966 arasında ürettiği resim ve çizimlerden oluşan sergi, Stockholm, Roma ve Bilbao’ya da seyahat eder.
2018 Sekseninci doğum gününü kutlayan Baselitz, Fondation Beyeler, Kunstmuseum Basel, Washington D.C.’deki Hirshhorn Müzesi ve Heykel Bahçesi'nin de aralarında bulunduğu pek çok kurumda, kimi retrospektif olan çeşitli sergilerle onurlandırılır. Kendisi için özel bir anlam taşıyan sanatçıların otoportrelerine dayanan kapsamlı Devotion [Adanmışlık] serisini yaratır. Münih’teki Bavyera Devlet Operası’nda Richard Wagner’in Parsifal’inin set tasarımı üzerinde çalışır. Dekor, Helden figürleri, baş aşağı bir orman, heykeller ve yaşlanan bedenler gibi, geçmişten bu zamana dek eserlerinin farklı evrelerinden motiflerle oluşturulur.
2019 Baselitz, bazen gri ama çoğunlukla altın tonları kullanarak bedenlere ve ardından tek tek ellere odaklanır. Baskıları andıran belirsiz, tekinsiz formlar üretmek için bir transfer tekniği kullanır. Ellerin sanat ve kültürdeki tarihsel önemi üzerine düşünür. Ayrı bir seride, Orangenesser motifinin geri dönüşünün de aralarında olduğu, canlı renklere sahip resimler yaratmak için aynı transfer tekniğini kullanır. Venedik’teki Gallerie dell’Accademia’da sergi açan ilk yaşayan sanatçı olur.
2020 Sonbaharda, Dada kolaj sanatçısı Hannah Höch’ten ilham aldığı yeni serisi Springtime’a [İlkbahar] başlar. Bazı resimlerine figürlerinin bacaklarının – ve bazen kollarının – üzerine kolajladığı gerçek naylon çorapları dahil eder. Figürler baş aşağı olduğu için, çoraplar tuvalde neredeyse fetişistik bir anlam kazanır.
2021 Paris’teki Centre Pompidou’da büyük bir retrospektifi açılır. Baselitz, Académie des Beaux-Arts’da merhum Polonyalı film yönetmeni Andrzej Wajda’nın koltuğunu devralır. Bu sırada, 2015 tarihli bronz heykeli Zero Dom’un [Sıfır Kubbe] dokuz metrelik bir versiyonu Institut de France’ın önüne yerleştirilir.
2022 Baselitz, resimde kolaj tekniğiyle ilgilenmeye devam eder, daha önceki Volkstanz kompozisyonlarını yeniden ele alarak anıtsal The Painter in His Bed [Yatağındaki Ressam] tablosunu yapar. New York’taki Morgan Kütüphanesi ve Müzesi’nde açılan Six Decades of Drawings [Altmış Yıllık Çizimler] sergisi, daha sonra sanatçının ailesinin yaptığı kapsamlı bir bağışı kutlamak üzere Viyana’daki Albertina Müzesi’nde gösterilir. Her iki sergi de Baselitz’in sanatsal gelişimine dair bir retrospektif sunar ve çizimin sanat pratiğinde oynadığı merkezi rolü vurgular.
2023 Yıl boyunca A Confession of My Sins [Günahlarımın İtirafı] ve Adler barfuß [Yalınayak Kartal] serileri üzerinde çalışır. Seksen beşinci doğum günü münasebetiyle Viyana’daki Kunsthistorisches Museum, Baselitz’in eserleriyle koleksiyonundaki başyapıtlar arasında bir diyalog olarak kurgulanan Nackte Meister [Çıplak Ustalar] başlıklı sergiye ev sahipliği yapar. Bronz döküm modellerinin ilk büyük sergisi olan Sculptures [Heykeller] 2011-2015, Londra’daki Serpentine Galerileri’nde açılır.
2024 Georg Baselitz, Ammersee'de (Bavyera, Almanya), Salzburg yakınlarında (Avusturya) ve İmperia’da (İtalya) yaşamaya ve çalışmaya devam etmektedir.
* Georg Baselitz, haz. Hans Werner Holzwarth (TASCHEN, 2021) yayınındaki orijinalinden uyarlanmıştır.