Makale
Hattatların Divitleri ve Divit Ustaları
30 Ekim 2024
Osmanlı Dönemi’nde hattatlar, kâtipler, medrese talebeleri, eli kalem tutan kimseler; kalem, kalemtıraş, makas, makta ve mürekkep gibi yazı gereçlerini divit adı verilen kutularda taşırdı. Dar ve uzun bir kalemlik ile bir hokkadan oluşan prizma şeklindeki bu kutu, bele sarılan kuşağa çapraz bir biçimde yerleştirilir; hokka bölümü kuşağın üst kısmında kaldığı için kaymadan taşınabilirdi. [1] Divitin kaymasını önlemek amacıyla “divit şiltesi” adında bir de kılıf kullanılmaktaydı. Boyutları ve kullanım şekillerine göre, kuşak arasında taşınabilenlere “bel diviti,” küçük ve cübbe kolunun içinde taşınabilenlere “kol diviti,” bel divitinden büyük olanlara ise “battal divit” adı verilmiştir. [1] Divitlerin nasıl taşındığını gösteren tasvirler için bkz. İ. Gündağ Kayaoğlu, “Divitler”, M. Uğur Derman. 65 Yaş Armağanı (İstanbul, 2000), s. 353-369.
“Divit,” Arapçada mürekkep hokkası anlamına gelen “devat” kelimesinden türemiştir. Devletin bir makamını temsil eden “devatdar” terimi de aynı kökten türemiş ve vezirlerin yazışmalarını yürüten saray görevlileri için kullanılmıştır. Topkapı Sarayı'nda divanhanenin yanında yer alan “divit odası” ise devlet işlerini yürütmekle görevli vezirlerin başı olan veziriazamın yazışmalarını yaptığı odadır.
Gümüş, altın ve pirinç başta olmak üzere, değerli metallerden yapılan divitlerin yanı sıra ahşap ve porselen divit örnekleri de vardır. Divitin, “gövde” veya “kol” olarak adlandırılan kalemlik bölümü, levha şeklindeki madenin çekiçle dövülmesiyle şekillendirilir. Hokkanın menteşeli kapağı, gövdeye perçinlenir; tabanı ise lehim veya kaynak ile birleştirilir. Yazı gereçlerinin metal kaplamaya zarar vermemesi için gövdenin içi “mifreşe” adı verilen bir kumaşla kaplanır. Sultan III. Murad'ın (h. 1574-1595) oğlu Mehmed’in (h. 1595-1603) 1582’deki sünnet düğününü anlatan ve minyatürlerini Nakkaş Osman'ın yaptığı “Surname-i Hümayun”da divitçiler de esnaf loncaları geçidinde yer alır. [2] Levha halindeki maden parçaları ve üretimi henüz tamamlanmış divitler bu minyatürde görülmektedir.
İstanbul’un esnafları arasında yer alan divitçiler, Beyazıt semtinin Vezneciler bölgesindeki Kâğıtçılar Çarşısı’ndaki faaliyetleri ile Evliya Çelebi'nin (ö. 1684?) Seyahatnamesi’ne de konu olmuştur. İmparatorluk başkentindeki esnafları anlattığı bölümde, Kuloğlu ismiyle maruf Mustafa Çelebi’nin ise 17. yüzyılın en meşhur divit ustası olduğunu aktarmıştır.
Günümüze ulaşan divitlerin kiminde, ustaların isimleri küçük mühürler halinde basılmış veya kazınmıştır. Ayrıca, bazı gümüş örneklerin hokka dibine veya gövdesine, gümüşün darphane kontrolünden geçtiğini ve ayarını onaylayan “sah” damgası ile birlikte dönemin sultanının tuğrası da vurulmuştur. Divitlerde, 16. ve 19. yüzyıllar arasında tespit edilebilmiş usta damgaları arasında, Abdüllatif, Bahâ, Fennî, Ganî, Hüsnü Ârif, Hilmi, İbrahim, Kumkumacızâde İbrahim, İzzet, Ali, Mehmed, Kuloğlu Mustafa, Osman, Hacı Ömer, Recâî, Resmî, Rûmî, Seyyid Hasan, Said, Seyyid Ahmed ve Şehrî isimleri vardır.
Sakıp Sabancı Müzesi’nin Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’nda 18. yüzyıla tarihlenen divitlerden biri, Sultan III. Ahmed’in (h. 1703-1730) tuğrasını taşır. [3] Divitin, bitkisel bezemelerle süslenmiş hokkasının kaidesi ve ağız kısmı ile kalemliğinin iki ucu altın yaldızlıdır. Kalemlik kapağının yanında ve hokkanın kalemliğe bakan yüzündeki damgada, diviti yapan “Ali” ustanın ismi yazılıdır. Yaprak formundaki maktası, kalemlik kapağı ile hokkanın alt tarafına bir zincirle bağlanmıştır. Bu maktalar divitlere asılmak üzere tasarlanmış, böylece hattat da kamış kalemleri ve mürekkebi ile beraber maktasını yanında taşıyabilmiştir.
[2] Divit esnafı geçidi için bkz. Nurhan Atasoy, 1582 Surname-i Hümayun: An Imperial Celebration (İstanbul, 1997), s. 95.
[3] SSM 195-0408.
Koleksiyondaki bir diğer divit, Sultan I. Mahmud (h. 1730-1754) tuğrasını taşır. [4] Hokka kapağının üzerindeki ametist taşına “maşallah” ibaresi ile 717 sayısı, kapağın altına ise “Ey bütün kilitli kapıları açan Allah’ım, bize de en hayırlı kapıyı aç.” anlamındaki Arapça dua kazınmıştır. Hokkanın kaidesi ve ağız bölümü ile kalemliğin iki ucu, altın yaldızlı bitkisel motiflerle süslüdür. Kalemlik kapağının yanındaki damgada, diviti yapan ustanın “Mehmed” ismi okunur. Koleksiyonda Mehmed Usta damgalı üç divit daha bulunur. [5] Mehmed Usta’nın damgasının 18. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen birçok divitte görülmesi, bu ustanın dönemin meşhur zanaatkârlarından olduğunu düşündürür. Hokkanın altında, sah damgası görülür.
[4] SSM 195-0040.
[5] SSM 195-0166, 195-0416 ve 195-0418.
Koleksiyondaki diğer bir divit ise abanoz ağacından imal edilmiş kalemlik ve hokka bölümüyle dikkat çeker. [6] Hokka kaidesinin tabanı ve kapağı ile kalemliğinin iki ucu ise gümüştür. Kalemlik kısmının kapağındaki zincirde fil dişinden bir makta takılıdır. Sultan I. Abdülhamid (h. 1774-1789) tuğrasını taşıyan divit, sah damgalıdır.
Osmanlı döneminde 19. yüzyılda gerçekleştirilen siyasi, ekonomik ve askeri reform hareketleri, toplumun genel yapısının yanı sıra sanatı da etkilemiştir. Batı’da kullanılmakta olan mürekkepli kalemler Osmanlı dünyasında da yaygınlaşmaya başlamıştır. Böylece geleneksel yazım aracı olan kamış kalem yerini mürekkepli kaleme bırakmış, divit kullanımı zaman içinde azalmıştır. Geçmişte, yazı ile uğraşan zümrenin taşınabilir bir parçası olan divitler, artık günümüzde sanatlı objeler olarak müze ve özel koleksiyonlarda muhafaza edilmektedir.
[6] SSM 195-0561.